GRUP TERAPİSİ ÜZERİNE
Hayat, içinde pek çok duyguyu ve yaşantıyı barındıran bir yolculuktur. Bu yolcukta bizi bekleyen; nefes aldığımızı hissettiren güzel anlar olduğu kadar, baş etmekte zorlandığımız ve belki pes etme noktasına geldiğimiz anlar da vardır. Hedeflerimize, hayallerimize ulaşmak isterken bazen o hedeflere öyle takılıp kalırız ki, hayatın aslında yolun sonundaki hedeflerimizden ziyade yolda olma hali olduğunu kaçırırız. Bazen bu yolculuk sürecinde karşılaştığımız zorlayıcı yaşantılarda o yaşantının bize kattıklarına ve o yaşantıya dair duyguların bize öğrettiklerine odaklanmak yerine; hep mutlu olmak gibi rasyonel olmayan hedefler koyarız kendimize ve yolda olma halinin bir parçası olan deneyimlerimizin bize sunduğu öğrenmeleri ve duyguları yok sayarız. Oysa bu yolculukta işlerin yolunda gitmemesi ve baş etmesi güç olan olumsuz duyguları hissetmemiz kadar doğal bir şey yoktur. Peki nedir bu duygular? Suçluluk, utanç, yas, pişmanlık, hayal kırıklığı ve daha niceleri..
İnsanız, eni konu insan; olumlu ya da olumsuz her duygu bize sadece nefes alıp vermekten öte bir hayatımız olduğunu hatırlatır ve bu yüzden her duygu çok kıymetlidir. Peki bizi zorlayan bazı ağır duyguları aşmamıza yardım edecek olan hangisidir; bu duygulardan kaçmak mı, yoksa bu duyguları hissetmek için kendimize izin vermek mi?
Bazen hayat yolculuğumuzda zorlu deneyimler üst üste gelir, bazen de canımızın hep aynı yerden yanıyor oluşu ağır gelir bizlere. Kimi zaman bizi anladığını hissettiğimiz iyi bir dost, kimi zaman kitaplar, kimi zaman ruhumuza dokunan bir şarkı, kimi zamansa benzer zorlukları yaşayan ve bu zorlukların üstesinden gelen insanlar baş etme gücü verirler bize. Fakat öyle anlar olur ki, tüm bu baş etme yolları bize yetmez ve başka yollar aramaya başlarız ve yepyeni yollar çıkar önümüze. Bizi zorlayan duyguları kabul edip yaşayıp geride bırakma sürecinde bazen bir terapist bireysel psikoterapi sürecimizde yol arkadaşlığı eder bize bazense terapistin önderliğinde biraraya gelen, bizimle benzer acılara ve yaşantılara sahip insanların yol arkadaşlığı iyileştirir bizi; bunun adı grup terapisidir.
Grup terapisi; uzman bir terapist önderliğinde biraraya geldiğimiz, bizlerle benzer yaşantılara ve deneyimlere sahip kişilerle birlikte yaşadığımız iyileşme sürecidir. Yarası olanı, kendi yaramızdan tanımaktır bu. İşte iyileşme, tam da bu noktada başlar. “Yalnız değilim” dersiniz. “Bu ağır duyguyu yaşayan tek kişi ben değilim. İnsanım ve diğer insanlar gibi acılarım, pişmanlıklarım, hayal kırıklıklarım ve baş etmekte zorlandığım duygularım var”. Grup terapisinin temelinde, bu benzer duyguların ve deneyimlerin iyileştiriciliği yer almaktadır. Sizinle birlikte o grup terapisinde yer alan insanlarla iletişiminiz, paylaşımlarınız, yargılanmaktan yana çekince duymadan duygularınızı açışınız ve benzer duygulara sahip kişiler tarafından anlaşıldığınızı hissedişiniz sadece sizi iyileştirmekle kalmayıp aynı zamanda hem kendinize hem diğer insanlara dair farkındalığınızı ve anlayışınızı arttırmaktadır. Hoşgörüyü, anlaşılmayı ve yaşantılardan öğrenmeyi deneyimlediğimiz bir ortam sunar bize grup terapileri. Terapi teknikleri ve grup içindeki kişilerin etkileşimleri üzerine temellenen grup terapilerinin yanı sıra bazı durumlarda ele alınan konuya bağlı olarak gruptaki kişilere psikoeğitim vermek yani başka bir ifadeyle ele alınan konuya dair eğitsel çalışmalar yapmak da en az grup terapisi süreci kadar faydalı olmaktadır. Terapist önderliğindeki bu eğitsel süreçte; ele alınan konunun doğası, bu konuya dair işlevsel baş etme yöntemleri öğretilir ve katılımcıların bu bilgiler ışığında baş etme becerilerini geliştirmek hedeflenir. Böylece grup süreci sonlandıktan sonra da, katılımcılar deneyimleyebilecekleri zorlu yaşam olayları ve zorlayıcı duygular ile daha iyi baş edebilir hale gelirler. Bir benzetme ile anlatmak gerekirse, katılımcılar grup çalışmasına yanlarında hayali bir kutu ile gelirler; psikoeğitimden ve gruptaki yaşantılarından öğrendiklerini birer birer bu kutuya koyup biriktirirler ve grup süreci tamamlandığında öğrenilen her bilgi, yöntem, teknik ve baş etme yolları artık o kutunun içindedir. İhtiyaç duyulan her an kişi o kutuda biriktirdiği teknikleri ve yaklaşımları kendi hayatında uygular. Başka bir ifadeyle, psikoeğitim sürecinde öğrenilen bilgiler, yaklaşımlar, teknikler ve baş etme yolları; kişinin yaşamının ilerleyen yıllarında karşılaşabileceği zorluklarla baş etme becerisini arttırmaktadır.
Dışarıdan çok farklı gözüken hayatlar olsa da; travmalarımız, acılarımız, dertlerimiz, yara aldığımız konular bazen çok farklı gibi gelse de; ortak paydamız insan olmak ve kalbinde pişmanlık, hayal kırıklığı ve suçluluk gibi deneyimlenmesi zor duyguların ağırlığını hisseden her insan; bu duyguları gönlünde hissedenleri, kendinden tanır. Bu zorlayıcı duygulardan kaçmak, yok saymak ya da bu duyguların derinliklerinde boğulmak yerine; bu duyguların bizdeki varlığını kabul etmek, yalnız olmadığımızı fark etmek ve zor duyguların ağırlığı altında ezilmek yerine bunların bize öğrettiklerini, kişiliğimize ve hayatımıza kattıklarını görmek adına harekete geçmeyi seçmek; baş etme becerimizin yeterli gelmediği noktada bireysel terapi ya da grup terapisinin desteği ile kendinizi daha iyi anlamaya çabalamak; doğumdan ölüme kadarki yolculuk sürecimizde kendimiz için atacağımız en güzel adımlardan biridir.